Urumçi katliamının 12. yıl döneminde Çin konsolosluğu önünde Basın açıklaması ve protesto yapıldı

5 Temmuz Urumçi Katliamının 12. Sene-i devriyesi münasebeti ile Bugün İstanbul’da Uluslararası Doğu Türkistan STK’lar Birliğinin öncülüğünde Diğer Doğu Türkistanlı kardeş STK’larının desteğiyle basın açıklaması ve miting düzendi. Mitinge 5-6 Bin civarında dava dostlari ve Doğu Türkistanlılar katildi.
Çok sayıda Doğu Türkistanlının katıldığı protestoda, “Hak, Hukuk, Adalet, Türkistan’a Hürriyet”, “Zalim Çin Hesap Verecek” şeklinde slogan attı. Gruptakilerin Doğu Türkistan bayrağı taşıdığı görüldü.

Daha sonra Uluslararası Doğu Türkistan STK’lar Birliği ve Doğu Türkistan Maarif ve Dayanışma Derneği Başkanı Hidayet Oğuzhan basın açıklaması yaptı.

Hidayet Oğuzhan, basın açıklamasında, “5 Temmuz katliamından bu güne kadar 12 sene boyunca soykırım ve asimilasyon politikaları artarak devam etmekte. 2016 yılında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping sözde ırkçılık, bölücülük ve terör karşıtı propagandalarıyla, kökünden kazıma, tamamen yok etme politikası kapsamında Doğu Türkistan’da kurulan NAZİ toplama kamplarında günümüze kadar 8 milyonu aşkın Doğu Türkistanlı rızası dışında tutulmuştur. Bölge halklarından çıkan dini alimler, akademisyenler, aydınlar, sanatçılar ve tolumun her kesimini zorla fabrikalarda köle işçi olarak çalışmaya mecbur bırakmaktadır. biz Uluslararası Doğu Türkistan STK’lar Birliği olarak, kardeş STK’lar, Bize destek verip burada hazır olan bütün sivil toplum kuruluşları olarak tüm Doğu Türkistanlılar adına vatanımız Doğu Türkistan’da devam eden soykırımı durdurmak için uluslararası camiayı, Birleşmiş Milletleri, Avrupa insan hakları mahkemesi, insan hakları izleme örgütü, Uluslararası af örgütü gibi kuruluşların acil harekete geçmesini talep ediyoruz.” dedi.

işte Basın açıklamasının tam metni

5 Temmuz Urumçi Katlıamından Soykırıma

12 sene önce 5 Temmuz 2009 tarihinde Çin işgali altındaki Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de Çin işgal güçleri ile Çin yönetiminin silahlandırdığı etnik şovenist Çinli paramiliter çetelerin Müslüman Uygur Türklerine karşı yaptığı soykırım temelli büyük bir katliam gerçekleşmişti. 5 Temmuz Urumçi katliamı Doğu Türkistan’ın işgal edildiğinin, asimilasyon ve soykırım politikalarının uygulandığının açık bir göstergesidir. Bu olay Doğu Türkistan halkının bağımsızlık iradesini gözler önüne sererken, aynı zamanda kendi hak hukukunu korumak için her türlü bedeli ödemeye hazır olduğunu göstermektedir. 

26 Haziran 2009 Çin’in Guang Dong eyaleti, Shao Guan ilçesindeki bir oyuncak fabrikasına zorla çalıştırılmak üzere köle işçi olarak götürülen Doğu Türkistanlı uygur gençlere yönelik bir saldırı meydana geldi. Saldırı esnasında 50’den fazla Doğu Türkistanlı uygur genç çok sayıda ırkçı Çinliler tarafından linç edildi ve öldürüldü. Çin hükümeti ve yerli yönetim olayın açığa çıkmaması için medyayı kontrol altına aldı ve katiller hakkında soruşturma yürütmedi. Olayın takibinden memnun olmayan Doğu Türkistan halkı özellikle üniversite öğrencileri yaşanan zorbalık, katliam ve yıllardır devam eden işgal politikalarına karşı tepkilerini barışçıl bir şekilde ifade etmek için 5 Temmuz 2009 tarihinde URUMÇİ’de protesto eylemine başvurdu. Fakat bu barışçıl eylem Çin hükümeti tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı ve binlerce Doğu Türkistanlı şehit edilerek 5 Temmuz Urumçi katliamı gerçekleşti.

Aynı gününün gecesi ise Urumçi’de Doğu Türkistanlıların toplu yerleşim bölgelerinde ev-ev arama yapıldı, on binlerce insan suçsuz yere tutuklandı ve çoğunun akıbetleri hala meçhuldür. 6 Temmuz günü Çin hükümeti tarafından dağıtılan sopa, balta ve bıçaklar ile sokaklarda askerler le gezen Çinli yerleşimciler bulduğu her Uygur’a vahşilerce saldırdı ve birçoğunu ölü bıraktı, Dükkanlar, lokaller ve diğer Uygurlara ait tüm yerler tahrip edildi. Buna yönelik Çin hükümeti hiçbir önlem almamakla beraber saldırganların güvenliğini korudu ve karşılık gösteren Uygurları tutukladı.

Nitekim Urumçi Katliamı, Doğu Türkistan’daki zulme ve işgale uluslararası insan hakları kuruluşları, gözlemciler ve medyanın dikkatini çeken önemli bir olaydır. Cumhurbaşkanımız ve dönemin başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Urumçi’de yaşananların adeta bir Soykırım olduğunu ifade etmesi ve Türkiyenin tüm illerinde halkın sokaklara dökülerek katliamı protesto etmesinin yanısıra BM ve insan hakları kuruluşları tarafından da kınamalar gelmişti.

5 Temmuz katliamından bugüne kadar olan 12 seneden bu yana soykırım ve asimilasyon politikaları artarak devam etmekte. 2014 yılında Çin devlet başkanı Şi Cin Ping’in sözde “terörle mücadele” bahanesiyle başlayan sözde aşırıcılık, bölücülük ve terör karşıtı propagandayla “kökünden kazıma, tamamen yok etme” politikası kapsamında Doğu Türkistan’da kurulan Nazi toplama kamplarına 8 milyondan fazla Doğu Türkistanlı günümüze kadar dönüşümlü olarak rızası dışında tutulmaktadır.

Halkımız Kamplarda her türlü işkence, beyin yıkama, toplu tecavüz, dinsizleştirme, köle işçilik ve zorla kısırlaştırma gibi insanlık dışı uygulamalara maruz kalmaktadır. 

Bölge halkından öne çıkan Din adamları, Akademisyenler, Aydınlar, sanatçılar, sporcu va zanaatkarlar olmak üzere her kesimden insanlar topyekûn imha politikasıyla zorla fabrikalarda köle işçi olarak çalışmaya mecbur bırakılmakta. “Kardeş aile projesi” adı altında her türkün evine aylarca Çinlileri yerleştirmek suretiyle mahremiyeti ayaklar altına alacak gözetim sistemi kurmuş durumda. Bu siyasetin sonucu olarak işgalci Çin devletinin desteğini alan Çinli erkeklerle Doğu Türkistanlı kızlar zorunlu olarak evlendirilmekte. Gençler Çin’in sanayi Bölgelerine köle işçi olarak çalışmak üzere sürgün edilmekte ve Shao Guan’deki şehit gençlerle aynı kaderi paylaşmaktadır. 

Yukarıda bahsedildiği gibi 1949 yılında başlayan 72 yıllık işgal sürecinde son gelinen noktada, Doğu Türkistan’da soykırımın her çeşidi vahşice icra edilmektedir. İşgal gününden bu yana Çin hükümeti asil toprak sahipleri olan Uygur ve diğer Türki halkları doğrudan öldürme, yargısız infaz, müebbet hapis gibi yollarla soykırıma tabi tutmaktadır. Her çeşit fiziki işkenceler, iç organları çalma, tecavüz, hakaret, ırkçılık, hukuksuz tutuklama, dini inanç hürriyetlerinden mahrum bırakma, mal varlıklarına el koyma, kanaat önderleri ve aydınların öldürülmesi, zorla kürtaj ve kısırlaştırma, cami ve kutsal mekânların tahrip edilmesi, Çin’den zorlu göç yerleştirme, aileleri parçalama, çocuk kampları, ebeveynleri kendi çocuklarını eğitme ve dil kültürlerini tanıtma haklarından mahrum bırakma, ebeveynleri öldürülen yahut kamplara kapatılan çocukları Çinlilere zorla evlat olarak verme gibi vahşi cinayetlerle evrensel insan hakları beyannamesindeki tüm maddeleri hatta daha fazlasını ihlal ederek soykırım cinayeti işlenmektedir.

Uluslararası tarafsız kuruluşlar, BM, insan hakları izleme örgütü, uluslararası medya kuruluşları, çeşitli ülke istihbarat servisleri tarafından açıklanan belgeler, Uygur Mahkemesindeki tanıkların ifadeleri ve ABD, Kanada, Hollanda, İngiltere, Litvanya, Çek senatosu, Belçika ve Almanya parlamentolarında Çin’in Doğu Türkistan’da insanlığa karşı suç ve “Soykırım” yaptığı yönündeki tasarıların kabül edilmesi soykırımın gerçekliliği ve boyutlarını gözler önüne sermektedir.

Çinli yetkililer bahse konu soykırım politikasını emperyalist aklın mahsulü olan ‘Bir Kuşak Bir Yol projesinin’ sözde güvenliğini sağlamak ve Çin’in Avrupa’ya açılan tek kapısı olan Doğu Türkistan’ı sözde tehditlerden arındırmak için olduğunu iddia ediyor. 

Çin’in söz konusu projesi ilk adımda Doğu Türkistanlılara bela olduğu gibi Borç tuzağı, siyasi suikastlar gibi usullerle, projeye dahil olan ülkelere de zarar oluşturmaktadır. Bunun farkına varan ülkeler projeyi yeniden değerlendirmekte ve geri çekilmekte. Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen G7 zirvesi ve NATO zirvesinde Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı soykırımın masaya yatırılması, Kanada öncülüğünde 44 devletin Çin’in insan hakları ihlalleri üzerinden araştırılmasına çağrı yapması hem Çin’in dünya düzenine ne kadar büyük tehdit oluşturduğunu, Türkiye başta olmak üzere tüm ülkelerin bundan sonraki politika ve icraatlarında daha da dikkatli olmaları gerektiğini göstermektedir. Haziran ayında Londra’da açılan Uygur Halk Mahkemesi daha sonuçlanmadan Doğu Türkistan soykırımının tanınması ve Çin’e karşı çağrıların çoğalmasına etki göstermiştir.

Geçtiğimiz günlerde Doğu Türkistan’da cemiler yıkan, kuranları yakan ve dini yaşamı yasaklayan, apaçık İslam düşmanlığı yapmakta olan Çin’in İslam iş birliği teşkilatına gözlemci üyelik başvurusunda bulunması Doğu Türkistan halkını derin endişelere sevk etmekte. Nitekim Çin’in BM insan hakları komitesinde üye olarak kalması da aynı ölçüde hatalıdır ve işbu kurum ve kuruluşların varoluş ilkelerine aykırıdır. Biz Uluslararası Doğu Türkistan STK’lar birliği ve diğer ka rdeş Doğu Türkistan kuruşları olarak ilgili ve yetkili kuruluşların bu kararları tekrar gözden geçirmesi çağrısında bulunuyoruz.

Çin’in Doğu Türkistan devam ettiren soykırıma dikkat çekerek, Türkiye devletinden Doğu Türkistan’a gözlemci heyet gönderilmesini, Doğu Türkistan’da yaşananların soykırım olarak tanınmasını, soykırımın durması için İslam dünyasında öncü olarak etkili adımların atılmasını, Uluslararası toplantı ve insan hakları buluşmalarında Doğu Türkistan hakkında daha net tavır koyulmasını, Çin ile olan ticari ilişkilerinde Doğu Türkistan meselesinin vazgeçilmez kırmızı çizgi olarak görülmesini ve ÜRÜMÇİ’de Türkiye konsolosluğu açılmasını talep ediyoruz. Türk devletimizin bu Türk, İslam ve insanlık düşmanlığına sessiz kalmayacağı ve Doğu Türkistanlıların hayat mücadelesine destek vereceği kanatandayız ve gerekenlerin acilen yapılmasını umuyoruz.

21. Asrın yüz karası olarakta köle işçi çalıştıran Uluslararası şirket, fabrika ve üretim zincirleri, ürün denetleme kuruluşlarına Doğu Türkistan’daki kölelik sistemine karşı harekete geçmesini, Çin’in bölgedeki üretim tesislerini kapatması için ilişkilerini kesmesi ve bölgede yaşanan soykırıma ortak olmaması çağrısı yapıyoruz.

Ayrıca Adalet, insanlık, eşitlik, barış ve hak hukukun simgesi olan olimpiyat oyunlarının ana prensiplerinin zedelenmemesi için, Uluslararası olimpiyat komitesini, özellikle Türkiye ve diğer ülkelerdeki milli olimpiyat komitelerini 2022 Pekin olimpiyat oyunlarını diplomatik olarak boykot etmeye, iptal etmeye ve soykırıma suç ortağı olmamaya davet ediyoruz.

Uluslararası Doğu Türkistan STK’lar Birliği, kardeş STK’lar, Bize destek verip burada hazır olan bütün sivil toplum kuruluşları, kıymetli misafirlerimiz, Doğu Türkistanlı aktivist kardeşlerimiz, kamp mağdurları ve tüm Doğu Türkistanlılar adına vatanımız Doğu Türkistan’da devam eden soykırımı durdurmak için uluslararası camiayı, Birleşmiş Milletleri, Avrupa insan hakları mahkemesi, insan hakları izleme örgütü, Uluslararası af örgütü gibi kuruluşların acil harekete geçmesini talep ediyoruz.

Uluslararası Doğu Türkistan STK’lar Birliği

05/07/2021